Girişimcilik mi Hayalperestlik mi?

Türk insanının belki de en bilindik özelliklerinden biri, sorunlara karşı bulduğu yaratıcı çözümlerdir. Peki yıllardır bu kadar yaratıcı fikri ve buluşu hayata geçirmiş bir millet olarak;

Girişimciliğin ne kadarını anlayabildik ya da uygulayabildik?

Öncelikle birçok insanın düşüncesinin aksine, bizlerden çıkacak birçok fikir de dünya devi olarak gördüğümüz firmaların fikirleriyle yarışabilir. Ancak bu noktada girişimcilikle hayalperestlik arasındaki ince çizgiye dikkat etmek gerekiyor. Örneğin fikri bulduktan sonra hedeflediğiniz müşteri profilinden kabul edilebilir bir oranda geri bildirim alıp, talepleri değerlendirmeden yeni bir işe giriyorsanız bu girişimcilik değil ancak hayalperestlik olur.

Fikir hayata geçirilirken yatırımcıya da büyük görev düşmektedir. Günümüzde birçok kişi Türkiye’de profesyonel yatırımcı olmadığı için profesyonel girişimci de olmadığını düşünür. Çünkü yatırımcılar girişimlere maddi destek verdikleri gibi fikrin orijinalinden sapmasına neden olacak müdahalelerde de bulunabilmektedir. Bunun yanında yatırımcı bulduktan sonra ihtiyaçlarınızı karşılayıp fikri hayata geçirmede teknik destek olabilecek kişileri bulmak da ayrı bir zorluk olarak karşımıza çıkar. Fikir ne kadar başarılı olursa olsun kullanıcıya doğru hizmeti sağlayamadıktan sonra hiçbir önemi kalmayacaktır.

Bu aşamaları geçtikten sonra girişimcinin karşısına bu sefer de maddi riskler çıkar. Bir söz vardır “ne kadar risk alırsan o kadar kazanırsın.” Ne kadar doğru olsa da risk alırken de ileriyi ön görerek risk alınmalı ve sonraki aşamaların tamamen gerçekçi bir biçimde hesaplanması gerekir.

Tüm bu etkenleri göz önünde bulundurduktan sonra bir girişime başlarsanız o zaman hayalperestlikten çıkmış olursunuz. Ama tüm bunlara rağmen yine de başarısız olursanız, bunu da tecrübe olarak değerlendirin. Çünkü başarısızlık, belki de en büyük eğitimdir.